GEZİYORUM
Silifke
Kuruluş yıllarında Seleukia
iken adı, zaman içinde değişerek Silifke olan ilçe merkezine
geldiğiniz zaman, sahil yolunda bulunan ilçe simgelerinden
biri keklik heykeli ile karşılaşıyorsunuz.
İkinci simge ise Silifke Kalesine çıkan çift önlü rampa
yolda görülen folklor ekibi kompozisyonu oluyor.
|
|
|
Toros Dağları eteğinde Erdemli, Mut, Gülnar ilçeleri ile
çevrili 268 km uzunluğunda ki Göksu Irmağının her iki yakasında
yer alan Silifke, Mersin’e 80 km uzaklıkta bulunuyor.
Coğrafi konumuyla önemli bir kavşak noktasında kurulu Silifke,
105 km lik sahil bandı ile Akdeniz’in en güzel kum plajlarına
sahip.
Yılda 300 günü güneşli geçen ve uzun süren yaz mevsimi,
doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleri nedeniyle dikkat
çekip, gelecek vaat eden şirin ilçe sayısız alternatif spor
olanaklarına da imkân tanıyor.
Yörük ve Türkmen kültür zenginliğine sahip ilçede, tarihi
eserlerin çokluğu Silifke’nin cazibesini artırıyor.
Silifke’nin olduğu kadar diğer kaleler arasında da stratejik
önem taşıyan, etrafı kuru hendeklerle çevrili Silifke Kalesi,
günümüze gelebilen 10 burcu, galerileri, su sarnıcı, yapı
kalıntıları ile Silifke’ye hâkim 185 metre yükseklikte bulunan
bir tepede yer alıyor.
Geceleri aydınlatılan sur duvarları ile mücevher gibi parlıyor.
|
|
Silifke’de
Taşköprü, Tekirambarı Su Sarnıcı, Roma Tapınağı, Aya Tekla,
Frederik Barbarossa Anıtı, Alaaddin, Reşadiye Camisi, Tevekkül
Sultan Türbesi, Atatürk Evi Müzesi, Kültür Evi, Silifke
Kültür Sarayı, Göksu Deltası görülmesi gezilip görülmesi
gereken değerlerden bazıları sayılıyor.
Taşucu-Anamur
arası Türkiye'nin fay hattı bulunmayan en sağlam
zemini.
Bölgenin karakteristik özelliği, Kızıldeniz Göçmeni denilen
Lesepsiyen canlıları.
Bu bölgede Akdeniz'e uyum sağlayan çok çeşitli canlı türlerine
rastlanıyor.
Yöredeki zengin yeraltı faunası, mevsime göre de çeşitlilik
gösteriyor ve beyaz lahos, deniz tavşanı türleri, akya,
eşkina sürüleri ve crusedalar sayılabiliyor.
Akdeniz foku koruma alanı ikinci pilot bölge ilan edildiğinden,
yörede foklar yoğun biçimde görülebiliyor.
30 yıldır dalış yapan, eğitmen balıkadam Işık Özertürk,
Türkiye'de tespit edilmiş 37 üreme mağarasından iki tanesinin
Yeşilovacık Körfezi'nde bulunduğunu ve fokların her mevsim
görülebileceğini belirtiyor.
Yeşilovacık
Silifke'den 35 km uzakta yer alan Yeşilovacık Koyu'na kurulu
Pinepark Holiday Club Dalış Merkezi, dalış sporuna gönül
verenleri fazlasıyla memnun edecek imkanlara sahip. Dalış
yapanlar, koyun 25-30 metre açığında 8-10 m yatan balıkların
yuvalandığı bir batıkla karşılaşıyorlar.
Koyda zıpkınla balık avlama, ağ atma ve olta balıkçılığı
yapılmadığı için sıkı koruma sonucu sığ sularda bile çeşitli
balıklara ve canlı türlerine rastlanıyor. Dip yapısı kaya
olan Yeşilovacık Körfezi'nde, yer yer erişte türü yosun
ve kuma rastlanıyor.
Dalış
bilgisi olmayan ancak normal sağlık koşullarına sahip (Discover
Diving) herkese, kısa süreli programla (tatilleri süresince)
hızlandırılmış bir eğitim ve 1.5 saatlik teorik bilgilendirme
ile sığ suda dalış öğretiliyor.
Uzun vade sertifikası ise dalgıç olup rehberle 15-20 metreye
dalarak, dalışın tüm inceliklerini öğrendikten sonra veriliyor.
Yılın her mevsimi dalış yapılabilen Pinepark Dalış Merkezi'nde
gerekli tüm malzeme ve ihtiyaçları bulabiliyorsunuz.
Faal kompresörde tüpler dolduruluyor. Balıkadam elbiseleri,
gözlük, palet, ağırlık, derinlik saatleri vs. tedarik edilebiliyor.
Akdeniz'in
dalış merkezleri
Türkiye'deki ören yerlerinin, sahillerinin tümü, dalışa
kapalı.
Bu tür yasak bölgelerde, dalış için özel izin gerekiyor.
Dalış yapılabilir uygun yerler ise, İskenderun Arsuz bölgesi,
Mersin civarı, Kız Kalesi, Anamur sahili, Alanya Kalesi
civarı, Antalya, Kemer, Tekirova Üç Adalar, Kaş, Kalkan,
Fethiye, Marmaris (Göcek 12 Adalar dalışa kapalı alan),
Datça, Bodrum, Ayvalık, Dikili, Çanakkale ve Saroz şeklinde
sıralanıyor.
Kilikya Aphrodisiası
Yeşilovacık Koyu'na en yakın antik kent Kilikya Aphrodisiası.
Taşucu-Antalya yolu üzerinde 25. km'deki Işıklı'dan girişte
14 km içeride bulunuyor.
İlk kilometreler toprak ama aldanmayın! Çünkü sonrası asfalt,
hem de harika manzaralı. Bütün bu yolu millet pek de fazla
tanınmayan Aphrodisias'ı görsün diye mi yapmışlar diye düşünürken,
yolun sonunda geleceği önceden gören bir kooperatif siteyle
karşılaşıyorum.
Site
içinden geçilerek ulaşılan yarımadanın doğu kıyılarında,
tabanı mozaiklerle kaplı dördüncü yüzyıla ait St. Panteleon
adlı adlı kilise bulunuyor.
Bir kısmının üzeri koruma amaçlı kum kaplı antik taban mozaiği
nin bir bölümünü fotoğraflıyorum.
Yarımadanın güney ve ortalarında M.Ö.12. yüzyıldan kalma
sur duvarları, batı yönünde Şövalye evleri, kuzeyde nekropol
ve kumsalda sarnıçlar bulunuyor.
Aphrodisias'ın doğusunda Dana Adası olarak bilinen, kilise
ve mezarların bulunduğu antik mezarların bulunduğu antik
Pithyussa kenti yer alıyor. Yol boyunca dikkati çeken bir
başka konu da kayalar oluyor.
Deprem, enkaz, artçı kelimelerinden o kadar sık duymuşum
ki, tüm kayalara alıcı gözüyle bakıyorum. Gerçekten de fay
hattı geçmeyen bu bölgede kayalar, protez diş gibi dikine
çıkan ilginç bir yapıya sahip.
Göksu Deltası, Paradeniz Dalyanı, Saz Horozu
Gölleri, kumulları, kuş türleri, nadir bitkileri, Caretta
Caretta ve Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağalarıyla biyolojik
çeşitlilik açısından çok zengin olan Göksu Deltası, ülkemizin
önemli doğa harikalarından biri. Türkiye'de yaşayan 450
tür kuşun 334'ünü barındıran Göksu Deltası'nın sembolü,
olan Saz Horozu, aile dayanışması açısından kuşlar dünyasında
özel bir yere sahip.
Bir yaşına gelen genç Saz Horozları, dünyaya yeni gelen
yavruların beslenmesinde anne ve babalarına yardım ediyorlar.
Göksu Deltası'nın dinamik hareketler sonucu oluşmuş 390
hektarlık lagun olan Paradeniz Dalyanı, kefal, yılan balığı,
levrek, dil, sivriburun ve mercana ev sahipliği yaparken,
Göksu Nehri 260 km uzunluğu ile Seyhan ve Ceyhan'dan sonra
Akdeniz'e dökülen önemli bir akarsu olarak dikkat çekiyor.
Çevrede görülecek yerler
Alahan
Manastırı
Karaman Mersin karayolu üzerinde bulunan Alahan Manastırı
denizden Torosların zirvesinde 1300 metre yükseklikte yer
alıyor.
16 yüzyıldır zamana direnen ve Tarasis adında bir rahip
tarafından kurulan manastır 7-8. yüzyıllarda İstanbul'u
fethetmeye giden Arap akıncılardan etkilenmesine rağmen
yaşam ve işlevini sürdürebilmiş.
Hıristiyan dininin Anadolu'da yaygınlaştırılması amacına
hizmet eden manastırda insan eli ile oyulmuş keşiş hücreleri,
mağara, büyük bazilika kapısı ve kapı üzerindeki işlemeler,
kanatlı 5 melek görüntüsü ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
1955 yılında yabancı arkeologların kazı çalışmalarına başladığı
Alahan Manastırında 17 yıl süren kazılar 1973 yılına dek
sürdürülmüş.
Prof. Gough'un bu çalışmalarıyla ortaya çıkarılan vaftizhanede
bulunan kitabede mukaddes kurucu Tarasis'in yattığı belirtilen
kayıtlara da rastlanmış.
Alahan Manastır kompleksi içinde yer alan kilisenin, Anadolu'nun
önemli mimari eserlerinden biri olduğunu ve klasik bazilika
prensiplerinin mekan anlayışına uyum gösterdiği gözleniyor.
Uzuncaburç
Silifke ve çevresine gelen turistlerin önemli uğrak noktalarından
biri olan Uzuncaburç Silifke'nin 30 km kuzeyinde denizden
1200 metre yükseklikteki çevresi ormanlarla kaplı bir yaylada
yer alıyor.
Asfalt bir yolla ulaşım imkanı bulunan ve Helenistik dönemde
ismi "Olba" olan ören yerinde, Zeus Tapınağı, 22 metre yükseklikteki
bölgeye ismini veren 5 katlı burç, tiyatro, kaya mezarları,
kutsal cadde, çeşme, şehir kapısı, devrilmiş vaziyette duran
sayısız sütun, üzeri kabartma motiflerle işlenmiş taş örnekler
gibi Helenistik, Roma, Bizans Dönemine ait çeşitli kalıntılar
görülüyor.
Ziyaretçiler, araçlarını park edip yazın en sıcak aylarında
bile sahil kesimine oranla daha serin olan yayla havasında
güneş altında fazla etkilenmeden antik alanı gezebiliyorlar.
Demircili
Anıt Mezarları
Silifke- Kırobası- Uzuncaburç yolunun 7. km sinde antik
ismi İmbriogon olan ören yerindeki Anıt Mezarları da görülecek
eserler arasında bulunuyor.
Demircili Köyü sınırları içindeki Anıt Mezarlar, M.S.2 ve
3. yüzyıla tarihleniyor.
Yolun her iki yanında yer alan 5 anıt mezar güzergaha çok
yakın olması nedeniyle rahatlıkla gezilebiliyor.
(Ziyaretçiler, zaman zaman çevrede bulunan çobanların koyun
sürülerini koruyan köpeklerine karşı tedbirli olmalılar)!
Çevrede gezilecek diğer antik alanlar arasında, Tırtar
Akkale, İmirzili, Çatıören, Kanlı Divane, Ayatekla, E. Sebaste,
Silifke Müzesi, Kız Kalesi, Liman Kalesi, Cennet Cehennem,
Astım Dilek Mağarası, Silifke Kalesi, Adam Kayalar yer alıyor.
SİLİFKE ATATÜRK EVİ MÜZESİ
Silifke
Saray Mahallesi 137. sokakta bulunan 6 no lu tarihi ev,
Atatürk'ün Silifke'ye gelişleri sırasında konakladığı ev
olarak önem kazanmış.
Atatürk 27 ocak 1925 tarihinde önce Mersine gelmiş.
Çağdaş ve bilimsel amaçlı çiftlik kurma projesi nedeniyle
yapılan incelemelerde kendisine Silifke'nin Tekir Köyü'nde
uygun arazi olduğu belirtilmiş. Silifke'ye daha önce gelen
ön ekibin yaptığı inceleme sonucu Hacı Hulusi Efendinin
konağında konaklaması uygun görülmüş.
Konak 1974 yılında kamulaştırılarak Eski eserler ve müzeler
müdürlüğünce onarılmış. 1986 da başlayan Atatürk Evi düzenleme
çalışmaları sonunda 1987 yılında müze ziyarete açılmış.
Müzenin alt katı İlçe kitaplığı olarak hizmet verirken üst
katta Atatürk'ün
kullanmış olduğu bazı eşyaları ve Silifke çevresinden derlenen
etnografik eserler sergileniyor. Ahşap ağırlıklı eşyalarla
döşenmiş olan ve yörede yaşayan kuşların motifleriyle süslü
perdeler ile sıcak bir atmosfer sağlanmış olması ziyaretçilerin
büyük beğenisini kazanıyor.
Özel
not: Atatürk Evleri konulu kitap çalışması için bulunduğum
Silifke Atatürk Evinde ilginç bir rastlantı olarak aynı
tarihte ziyarete gelen evin son sahibi 72 yaşındaki Mevci
Açıkbaş ile tanışmış ve röportaj yapma imkanı bulmuştum.
Mevci Bey evin 1905- 12 yılları arasında yapıldığını,
iki katlı, yarı kagir binada Bağdadi mimari kullanıldığını,
alt katta 5, üst katta 6 odalı olduğunu anlatmıştı.
İstimlak yoluyla Mevci Açıkbaş'tan alınıp Kültür Bakanlığına
devredilen evin ilk sahibi Dede Hacı Hulusi 1931 de vefat
edince ev babam Osman
Sami Açıkbaş ve bana kaldı, ben evin bu şekilde 3. sahibi
olmuştum dedi.
Mevci Açıkbaş o günleri şöyle nakletmişti.
-Silifke'nin en güzel binasını tespit eden ön ekibin araştırması
sonucu Atatürk'ün kalmasına en münasip görülen bu evde
kalıyor.
Atatürk'ün Silifke'ye gelişinde halk büyük sevgi, karşılama
gösterisinde bulunuyor, bu sevgi ve isteklerinden dolayı
Taş Köprü'den eve kadar halı döşüyor.
Atatürk yapılanları görünce kaldırın bunları diyor. Eve
araba ile ulaşıyor.
Evde emniyet tedbiri olarak kimse kalamıyor sadece dede
Hacı Hulusi beye izin veriliyor, o kalabiliyor.
Atatürk için önce ön odayı hazırlamışlarsa da, bu odayı
emniyetli bulmayan ön ekip görevlileri, şehre bakan kuzey
odayı yatak odası yapmışlar. Evlerde o yıllarda panjur
yok, gece poyraz çıkmış sürgülü olan pencere sallanıp
ses yapmış, fakat Atatürk bunu bile etrafına söylememiş.
Her odasında dolap içinde banyo bulunan evin bahçesinde
bir de turunç ağacı varmış, ağaç sonradan kırılmış ve
yeniden çıkmış.
Mevci Bey Atatürk ile birkaç anıyı da şöyle dile getirmişti.
Atatürk bir ara Ankara ile görüşmesi icap etmiş.
P.T.T
memuru aranmış, nöbeti bırakıp gitmiş olan memur bulunamamış.
Atatürk sinirlenerek "Burası mutasarrıflık olamaz ancak
köy olur" demiş.
Atatürk'ün büyük dedesinin Ermenekli olduğu söyleniyor.
Büyük dede Ermenek'ten Selanik'e gitmiş. Bu nedenle Atatürk
babasının yaşadığını öğrendiği Taşeli Platosunda incelemelerde
bulunmak ve çiftlik kurmak için çeşitli defalar yöreye
gelmiş.
(Ermenek Belediye Başkanlığında konuyla ilgili incelemeler
ve doküman bulunuyor).
|