GEZİYORUM
SÖĞÜT
Bir
çok kentten daha görkemli görüntüye sahip, sokaklarında
turistlerin bikinileri ile yürüdükleri Marmaris İlçesi'nden
hareket ederek nispeten daha sakin, daha tenha, daha farklı,
daha doğal ve de bakir olan Bozburun'a doğru uzanıyoruz.
Önümüzde Kırk Kuyular, Taşlıca, Serçe Limanı, Bozukkale
var...
|
Bozburun'a henüz girmeden sola ayrılan sapaktan devam
edenler zaman zaman deniz seviyesine inerek koyları, bükleri,
köyleri aşarak tekne imalathaneleri yanından kısa bir
müddet sonra Söğüt köyüne geliyor. Söğüt, Muğla'nın sekiz
mahalleli en büyük köyü... Köy merkezi sağlı sollu kahvelerle
dolu..
Balıkçılık, turizm, çiftçilik, tekne yapım atölyeleri
ve badem yetiştiricilerinden zamanı bol olanların neredeyse
tamamı
fırsat buldukça burada vakit geçiriyorlar. Söğüt yokuşunu
bitirip sağa dönenleri, köyün sahili Cumhuriyet Mahallesi
bekliyor.
Deniz ve çam kokulu rüzgârın yoğun olarak hissedildiği
tepe noktada, havaya bir de balık tava kokusu ekleniyor.
Burası aklınızı çelip, yolunuzu kesen ya da tam geçmişken
geri döndüren bahçe içinde ve uçuş kulesi misali panoraması
ile "Manzara Restoran". Gün batımında hafızalara kazınan
bir güzellik sergiliyor.
Tam karşınızda Taşlıca (eski adı Fenakent), Kocaada, Değirmenli,
Suluca, Tüğsüzada, İncirliada, Bozukkale, Serçe limanı
(Bodrum kalesindeki batığın çıkarıldığı yer), Asardibi,
Kızılkayalar gibi mevkilerin bulunduğu görüş açısında
ve komşumuz Yunanistan'a ait kürek çekerek ulaşılacak
mesafedeki Sömbeki (Simmi) adasının silueti yer alıyor.
Eski adı Saranda olan Söğüt ve çevresi, deniz ürünü konusunda
çok zengin. Yemeklere sonra dönmek üzere Rodos adası seyir
manzaralı yoldan devam ederek Kızılkaya dibi - Serçe Limanı
arasında ilk etapta Kırk Kuyular Mevkiine geliyoruz.
Kırk Kuyular
Burada aslında 41 kuyu var, ama Kırk Kuyular deniyor,
kuyular sızıntı suyla doluyor ve suyu olmayan köyün içme
suyunu karşılıyor.
Geçmişi
Bizans'a hatta daha da eskilere dayanan kuyulardan evlere
su getirmek köyün kadın ve genç kızlarının görevi, erkekler
ise yaz aylarında Marmaris'te turizm seferberliğinde ter
döküyorlar! Anadolu'nun köy çeşme başlarında yaşanan tabloya
tezat Marmaris'e yakın olmanın etkisiyle suya giden köy
kızları bu köyde şaşırtıcı bir tablo çiziyorlar.
Kimisi etek, kimisi şortları,t-şortları, cinleri üstlerine,
başlarına şapkaları geçirip merkepleri peşlerine takarak
kuyu başına geliyorlar. Modern görüntülerine ekledikleri
kol güçleri ile 10-15 metre derinlikteki kuyulara salladıkları
kovaları sektirmeden 8-10 kulaçta gıpta edecek ritimde
çekiveriyor, merkeplerin her iki yanına asılı depolarına
dolduruyor, sonrada günümüzün sevilen liste parçalarını
söyleyerek bir güzel evin yolunu tutuyorlar.
Kırk Kuyulara ara sıra yemek sonrası turist grupları da
geliyor, özenip yılların özlemini gidermek amacıyla kuyudan
su çekip, bu anı bir de belgelemek, saklamak için fotoğraf
çektiriyorlar. Biraz da dalından meyve koparma zevki için
incir topluyorlar, neşelenip, mutlu oluyorlar.
Bölgede yöresel adıyla Deli Ali olarak anılan iri, tatlı,
çekirdekli bir üzüm çeşidi de bulunuyor.
Toprak yoldan yarım adanın uç noktası yönünde devam ederken
bu defa karşımıza sadece taş malzeme kullanılarak yapılmış
ve sonrada denizden gelen baskınlar nedeniyle terk edilmiş
bomboş bir yerleşim alanı çıkıyor.
Üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen terkedilmiş
yerleşim alanı hala gizemini koruyor. Taş duvarlar, evlerin
kalan bölümleri sert güneş ışıkları altında fosforlu gibi
parlarken çekim için farklı mekan arayanlara adeta ben
buradayım diyor.
Taşlıca adı ile anılan yerde başı boş yılkı atları dolaşıyor,
tarihin derinliklerine yol almanızı sağlayacak kale ve
sur duvarları, tapınak, kale kalıntıları, şaşırtıcı ağaç
gövdeleri, bir de keçi sürüleri çıkıyor.
Henüz insan eli değmemiş ve bakir kalmış bölge bulabildiğinize
sevinirken birbirinden çarpıcı güzellikteki koyların tepelerinde
etrafı çevrilmiş teraslarda üzüm yetiştirip şarap imali
yapılacağı, sahil kesiminde ise tatil köyü yapmak üzere
bazı ABD'li firmalara ait projelerinin Ankara'da onay
beklediği kulağınıza fısıldanıyor.
Ve çok geçmeden Serçe Limanına iki km uzaklıkta, Asardibi
Musabadırı mevkiinde Türkiye'nin ikinci en büyük cep telefonu
ve buna eklenen bir yenisi iki anten direği gözünüze sığmayacak
uzunluğu ile solunuzda yer alıp her yerden görülebiliyor.
Çep telefonları ile bölgeden rahatçe konuşulabiliyor.
Yolun bundan sonrası hafif meyille Serçe Limanı'nda son
buluyor. Söğüt- Serçe Limanı arası bozuk toprak olan 9
km lik yolun asfaltlanması, yatlardan inen yabancı turistlere
mahçup olmamak adına yöre halkının en büyük dilekleri
arasında yer alıyor.
Yatların Uyku Odası "Serçe Limanı"
Türkiye'nin
en korunaklı doğal limanlarından biri olan Serçe Limanı
denizin karaya dil gibi uzanarak haliç yapmasıyla U biçiminde
oluşmuş. Girişi dar olduğu için hiç dalga
almıyor.
Sahil kayalıklarına kıçtan kara yapan, önden demirleyen
veya blok şamandıra ile belirlenen noktalara bağlanarak
sabitlenen tekneler otel odasında uyur gibi kımıldamadan,
kira ödemeden konaklayabiliyor.
Limanın özelliği etrafını çeviren yüksek kayalar rüzgarı
kesiyor ve tekneler Güneydoğu yönüne açık liman ağzında
denizin durumundan etkilenmiyorlar.
Tepelerde yankılanan Keklik sesleri ile akşamı karşılayan
Mavi Yolcuların teknelerine yanaşan sandallar,
turistlere halı, kilim, süs eşyası, yöre balı, adaçayı,
kekik otu satıyorlar.
Balıklar ise sıkı pazarlıklarla alıcı buluyor.
Serçe Limanı sahilinde yokluklar arasında Tekne yolcularına
hizmet veren bahçe içi iki tane kır lokantası bulunuyor.
Bölge Simmi Adası üzerinden gelen karayel ve meltem rüzgarları
ile serinliyor.
Serçe limanına gelen turistler arzu ederlerse burada bekleyen
balıkçı tekneleri ile yarım saat uzaklıktaki Bozukkale
(Loryma) ya giderek buradaki gezilerinde inşası yarım
kalmış Loryma kalesi kalıntılarını, mermer sütunları,
her biri 2-3 ton ağırlığındaki mermer blokları temel kalıntılarını
görebiliyorlar.
Serçe Limanı arkasında küçük çakıllı plaj ve Bozukkale'nin
her tarafında deniz banyosu molası veren tekneler turistlere
Rodos Adası silueti karşısında tertemiz berrak sularda
yüzme, kayalık deniz dibini net olarak görme imkanı yaşatıyorlar.
Temiz denizin turistik balıkları
Kayalık ve balıkların
yuvalanmasına olanak sağlayan mağaralar, sinarit, fangri,
sokkan, melanur, istina, takoz, mantık, eskina, trança,
akya, lahos ve kabuklu deniz ürünü karavidanın, açık ve
temiz denizde en çok yakalanan deniz ürünleri olarak tanınıyor.
Söğüt ve çevresinde gün geçtikçe kıymetlenen arsaların
Metrekaresi katlanarak artıyor.
Tapulu 200 m2 tepede araziler, kıyıda arsalar kapışılıyor.
Yalnız arsalar tapulu da olsa, bir süre sonra, arsanın
ilk sahiplerinin mirasçıları ortaya çıkabiliyor. Bazı
bölümlerin İmara açılmasıyla fiyatların ikiye katlanacağı
konuşulanlar arasında yer alıyor.
|
LORYMA
Günümüzde ve tarihte önemli bir yere sahip olan Bozukkale
yüzyıllar öncesinde savaş gemilerinin, bugün ise gezi teknelerinin
mola yeri olarak kullanılıyor. Dar girişi nedeniyle korumalı
doğal alanı içinde Poloponnes deniz savaşında Loryma Limanı
Atina Gemileri tarafından sığınak olarak kullanılmış.
M.Ö. 395 yılında Atinalı kumandan Canon, Cnidus savaşı öncesi
gemileri burada toplamış. Yine M.Ö. 305 yılında Antigonus'un
oğlu Demetrius, Rodos'a
yaptığı saldırının hazırlıkları için Loryma limanını seçmiş.
Rodoslular Döneminden kalma savunma amaçlı Loryma Kalesi
günümüze gelen en sağlam yapı olarak belirtiliyor.
Kale, dar ve uzun planlı olup içi işlenmiş düzgün kesilmiş
tonlarca ağırlıkta taş bloklarla örülmüş.
İki ucunda kule, iç taraflarında sarnıç, orta kısımlarında
dokuz adet kare kule barındırıyor.
10 dakikalık bir sürede tırmanıp, gezilmesi kolay olan kaleden
koyun panoromik manzarasının seyrine doyum olmuyor.
Bozukkale liman girişi solunda 1. koyda geçmiş yıllarda
bölgeyi korumak amacıyla gümrük, karakol kurulmuş. Şimdi
ise turistlere yatlara hizmet veren bir kır lokantası bulunuyor.
Akvaryum gibi net sulara sahip koyun kıyıları 4 metre derinlikte
olup, ince kum plajlar, Kızılığrıp isimli koyda bulunuyor.
Genellikle koya Alman, İngiliz, Fransızlarla, Ağustos ayında
İtalyanlar yat bağlıyor.
Zeytin ağaçları ile kaplı bu koyda deniz seviyesinde rüzgar
az esiyor.
Bu nedenle en güvenli demiri Bozukkale Kaledibinde atabiliyorsunuz.
Sahilde bulunan Ali Baba restoran denize atılmış sabit hazır
demiri (Tonos) yat bağlamak isteyenlere ücretsiz veriyor.
Tekne sayısı artınca manevra sırasında tekne demirlerinin
birbirine dolaşmaması için hazır demir tercih ediliyor.
|
Mavi Yolculuk durağı
Mavi Yolculuk teknelerince mutlak ziyaret edilen Bozukkale'de
tekne için yer ayırtıldığı dönemler oluyor.
Yat yolcuları balık ve kuzu fırın yemek için rezerve yapıyorlar.
Mönüde karavida, ahtapot, kalamar ızgara, güveç, semizotu
salatası, müjver, sivit olarak adlandırılan ev yapımı baklava
bulunuyor.
Fangri, Çipura için mevsimsel fiyatlar ödeniyor.
Bozukkale'de
elektrik bulunmuyor, sınırlı ihtiyacı jeneratör karşılıyor.
Tatlı su bir kilometre uzakta bulunan kaynak suyundan sekiz
metreden çekilerek taşımayla sağlanıyor.
Karayolu olmadığı için yat yolcusu dışındakiler, Serçe Limanı'nda
araçlarını bırakıp kiraladıkları balıkçı tekneleri ile yarım
saatlik bir yolculukla ulaşıyorlar.
Bozukkale'de mevsim 5 Nisan'da başlıyor, 29 Ekim'e dek sürüyor.
Restoranın av köpeği George Bozukkale'ye çıkanlara refakat
ediyor, bu görevi günde en az 3 kez tekrarlarken denize
şaka niyetli atılan ayakkabıları da gidip getiriyor!
Ali
Baba Restoran tel: 0.536 333 87 03 - 0.536423 51 76
Bozburun Söğüt ahşap tekne yapımcılığı ile ünlü
Tekne
Yapımcılığının yaygın olduğu söğüt ve bozburun'da özellikle
yöreye has bir tür olan "Piyade" tekneler ve gullet,
aynakıç çeşitli boylarda ahşap tekneler yapılıyor.
Karadenizli ve Marmaris yöre ustaların imali olan tekneler
arasında Türkiye'nin en büyük, Akdeniz'in dördüncü büyük
gulleti yine Söğüt'te Cumhuriyet mahallesinde bir yılda
inşa edilimiş. "Bahriyeli C" isimli, 47 metre
uzunlukta, üç direkli tekne İtalya, Kıbrıs gibi çeşitli
yerlerde turist gezdiriyor.
Kaybolan meslek süngercilik
Söğütlü balıkçı Ali Denizli yıllarını denize vermiş bir
sünger avcısı.
60-65 kulaç derinliğe (80-85 m) nargile ile inen dalgıç
beğendiği süngerleri ot yolar gibi elleriyle kopartıp filelere
doldurarak yukarı çekilmesini sağlarmış.
Çıkartıldığında siyah olan süngerler ayakla çiğnenir beyaz
renkli süt gibi bir su çıkartılır, tekrar denize bırakılıp
gece çıkartılarak bir kez daha çiğnenirmiş. Bu işlem sonrası
süngerler bembeyaz pamuk gibi olur, Avrupa ülkelerine ihraç
edilirmiş.
Uçak sanayi ve makine kimyada kullanılan süngerleri en çok
İtalya ve Yunanistan alırmış. Ne var ki 84 yılında bir hastalık
gelmiş 35 metre üzerinde bulunan tüm süngerler yok olmuş.
Daha derin yerlerde tek tük de olsa adam boyu bazı süngerler
kalmış.
Dalgıç 30 yıl sonra dalgıçlığı da, sünger avcılığını da
vurgun yediği için bırakmış. Tedavi için 3,5 saat deniz
altında bekliyerek "Aksuna" yapmış. Aynı basınçtaki
ortamda bu şekilde tedavi olmuş.
Meslek hayatı boyunca dipte kaldığı süre içinde tüm balıklarla
arkadaş olmuş. Yunuslar, köpek balıkları, 100 kiloluk kilim
balığı (Bazı yörelerde bu balığa vatos veya çuçuna da deniyor)
meraklı meraklı gelip bakmışlar, yaptıklarını izlemişler.
Dokunan saldıran olmamış.
Söğütlü balıkçılarda denizle ilgili daha bir çok anı bulunuyor.
Balıkta avlamış, su altına kanal açıp boru da döşemiş.
Arkadaşlarına "Ben hiç bedava denize girmedim"
diye takılıyor.
Söğütlü balıkçılardan denizle ilgili daha bir çok anı dinleyebiliyorsunuz.
Misafirperver, samimi, içten, bonkör, çevreci davranışları
ile sizi ve gönlünüzü fethediyorlar, zamanın nasıl geçtiğini
bile unutturuyor.
(sihirlitur.com okurları için Temmuz 2007
de hazırlanmıştır).
|