GEZİYORUM
Tarih, Kültür,
Doğası ile zarif kent Tokat
Nereden başlasam, nasıl anlatsam Tokat'a hayran kaldım.
Tekrar gelmeyi, doya doya yaşamayı daha ayrılırken özledim...
|
Öyle bir kent ki içinden yol geçiyor, nehir geçiyor, tren
geçiyor işte böyle ortamda girdim Tokat'a. Daha yolun
başından itibaren sağında solunda tarih, kültür, estetikle
iç içe buldum kendimi.
Nehir kentin ortasından, yanından ise trafik akıyor, kenarları
park ve bahçelerle süslü, birçok oturacak dinlenme mekânı
yol boyunca devam ediyor.
Tam karşıda bir yakadan diğerine bir taş köprü kolye gibi
İsmi Hıdırlık köprüsü uzanıyor. Selçuklu dönemi, kesme
taştan yapılma, 5 kemerli 151 metre boyu, 7 metre eniyle
Yeşilırmak'ın üzerine oturmuş. Hala kullanılıyor, bitişiğinde
bir köprü daha yeni metal
yetmelerden yaya geçidi gibi.
Etraf temiz ve bakımlı bir görüntü sergiliyor.
Biraz ilerde Gazi Osman Paşa Bulvarı üzerinde Moğol Emirlerinden
Sentimur oğlu Nurettin'e ait Sentimur Türbesi. 1314 tarihi
taşıyan türbe kesme taştan, kare mekân üzeri tuğla örülü,
çevresi apartmanlarla sarılı.
Çok gitmeden aynı bulvar üstünde 1291 yılında yapılmış
Selçuklu mimarisinde az rastlanan örneklerden biri olan
gök mermerden yapılmış Sümbül Baba Zaviyesi.
Tarihi değerler ne kadar çok ne kadar sık derken yolun
sağında 1631 yılında yaptırılan görkemli Osmanlı eseri
Taşhan. O da kesme taş ve tuğladan iki kat, 112 odanın
ortasında koca bir avlu.
Önünden gelip geçenlerle cap canlı yaşayan hareketli bir
alış veriş merkezi görünümünde.
Ali Paşa Hamamı
Şaşkınlığım geçmeden yola yaslanmış dev bir baca, etrafında
kurşun kaplı estetik kubbeler, İnşaa tarihi 1572. Ali
Paşa tarafından yaptırılmış tarihi bir hamam, kadın erkek
kısımları simetrik, sıcaklık bölümü, karşılıklı dört eyvanı
beşik tonozlu.
Kent merkezi büyük şehirleri aratmayacak kadar hareketli,
yaya ve araç trafiğinin yoğunluk kazandığı meydan, camiler,
türbeler, heykeller ve aralarına yapılan düzenlemelerle
nefes aldırılacak şekilde düzenlenmiş.
Biraz uzaklara göz gezdirenler yolun bir tarafında anıtı
karşı tepelerde Tokat Kalesini görebiliyorlar.
Kale
tüm görkemiyle kente hâkim dik ve sarp kayalı tepeden
bakıyor.
Bu noktadan Tokat'ın seyri mükemmel oluyor. Selçuklular,
Osmanlılar tarafından restorasyon gören kale, M.S. 6.
yüzyıla tarihleniyor.
Aynı bulvara geri dönüyoruz yol seviyesinden basamaklarla
inilen Gökmedrese aynı zamanda kent müzesi olarak işlev
görüyor içine girmeden taç kapısında ki taş işlemeleriyle
hayran bırakıyor. Simetri olarak fotoğrafı rahat çekiliyor.
Tarihi 1277 ye dayanıyor. İçinde 6 bin yıllık Tokat tarihinin
her dönemine ait eserler barındırıyor.
Bu kadar tarihi değeri bu kadar kısa zamanda görmenin
yarattığı şaşkınlığı henüz atlatamadan yol sizi zarafet
örneği bir başka esere getiriyor.
Tokat Saat Kulesi
Bu zarif eser kentin hemen hemen her yerinden görülebilen
33 metre boyunda ki saat Kulesi. Behzat semtinde bulunan
kule, 1902 yılında kesme taştan yapılmış.
Kule gövdesi dört katlı, her kat arası dıştan değişik
üslupla işlemeli kuşaklarlar çevrili. Saat kulesi tepesinde
çepeçevre balkon demirleri ve sekizgen saat odası, dört
cephesinde saat barındırıyor. Saatsiz yüzeylerde küçük
ışık pencereleri yer alıyor.
Saat Kulesinin kapısı güney yönünde, altında bir de dükkân
var kuleyle uyumlu, dükkânda bir saatçi hizmet veriyor.
Bu mekâna daha uygunu olamazdı herhalde diye düşünüp içerlere,
tarihi sokakların derinliğine doğru yürümek, şehir dokusunu
daha içten fark etmek, yaşayanlarla bütünleşip konuşmak,
davranış biçimlerini öğrenmek için bilmediğim daracık
sokaklara, çarşılara, hanlara, dalıyorum.
Misafirperver, samimi, yardımsever Tokatlılar sorularıma
tafsilatlı cevaplar verirken adresleri özenle tarif ediyorlar.
Cumbalı evler, kapı tokmakları eski ama ruhu olan iki
üç katlı evlerin arasında kaybolmaya çalışıyorum. Turistlere,
fotoğraf çekenlere alışık Tokatlılar her köşede her sokakta
güler yüzle karşılıyorlar.
Her bir köşesinden tarih fışkıran Tokat bitecek gibi değil
tam anlamıyla fotoğrafçılar için tam manasıyla bir foto-safari
kenti.
Aklım tarihi Tokat evlerinin bulunduğu sokaklarda, Latifoğlu
Konağında, taze sebzelerle kuzu etinden özel fırınlarda
yapılan ünlü Tokat Kebabında, Tokat cevizli çöreğinde,
bakırcılık, yazmacılık, dokumacılık, kilimcilik, iğne
oyaları gibi el sanatlarında ve de Yazmacılar, Antikacılar
Çarşılarında, Reşadiye, Sulusaray'ın şifalı kaplıcalarda
kalıyor.
Kentten istemeye istemeye ayrılıp Sivas yönüne doğru devam
ederken Ballıca Mağarası tabelası ile göz göze geliyorum.
Gizemli mağara Pazar ilçesinden Akdağ'a doğru giderken
yolun 8. km sinde yer alıyor, 680 metrelik mağara sarkıt
ve dikitleri ile görenleri büyülüyor.
ZİLE
Tokat'ın ilçelerinden biri olan Zile'ye doğru yol alıyorum.
Tabelayı gördüğüm yerden geniş bir kavisle dönüp devam
ediyorum, yol asfalt göz açıp kapayana dek Zile'deyim.
Daha ilçeye girmeden tam karşıda Zile Kalesi, tüm görkemi
ve davetkar görünüşü ile beliriyor, kapısına kadar araçla
gidilebiliyor. Önü geniş otopark. Kaleyi son durak olarak
bırakıp önce kenti turlayalım.
Kuş
Sarayı
Aslında aklımda "Kuş Sarayları" belgeselim için eksik
olan bir fotoğrafı çekmek var. Sorup soruşturduğum herkes
Kuş Sarayının Yeni Hamam olarak adlandırılan, ama aslında
yapılış tarihi bilinmeyen eski bir hamamı tarif ediyor.
Hamam Kadınlar hamamı olarak kullanılıyor. Doğu cephesinde
bir merdivenle kuş yuvası ile aynı hizaya çıkabileceğiniz
yükseklikte tüm zarifliği ile karşınızda tablo gibi duruyor.
Önden yandan, yakından uzaktan fotoğrafını çekmeye doyulmuyor.
Zile
Evleri
Çevrede bulunan eski Zile evleri aklınızı çeliyor, benim
de fotoğrafımı çek gibilerinden duruyorlar, henüz eski
otantik özelliğini kaybetmemiş çarşılar, dükkânlar içlerine
doğru çekiyor, merak uyandırıyorlar.
Hele biraz da nostaljiye düşkünseniz yozlaşmamış bir bakkal
dükkanı, bir fırın, eski model bir eşya aklınızı başınızdan
alıyor.
Zile'yi tepeden bir seyredeyim diyip kaleye çıkmaya karar
veriyorum, kolay sayılır kısa bir yoldan tırmanıp kendimi
kalenin girişinde buluyorum.
Zile Kalesi
Zile'yi gördüm diyebilmenin en güzel yolu Kaleye çıkıp
panoramayı uzun uzun seyretmek olmalı.
Tam kale kapısı üzerinde bir saat kulesi. Kulesi var da,
saati yok.
Kale direğinde bayrak dalgalanıyor, demir kapıda bir tabela
"Dikkat Köpek Var". yazıyor, dik kulaklı köpek içerde
uyukluyor, çevredeki yaygın kanı ve söylenti "bişey yapmaz"
oluyor.
Kaleyi tavaf edercesine dolaşabiliyorsunuz.
İçi piknik alanı gibi, banklar, ağaçlar, çeşme, çocuk
oyun aparatları, elele dolaşan çiftler var.
Dinlenmeye oturmaya uygun düzenlenmiş, havadar.
Kale duvarlarına çıkıp eski mahalleyi, ilçenin tamamını
görebiliyorsunuz.
Tekrar sokaklara indiğinizde yukardan gördüklerinizi yakından
görüyor, evlerin balkonları, tavan göbekleri, kapı önündeki
yaşam, bilhassa yaşlılar, kapı önünde sebze ayıklayan
kadınlar, çeşme başında halı yıkayanlar, kapı önünde yünleri
serip kabartanlar, hafızanızda iz bırakıyor.
Zile bu kadar değil tabii.
Bir başka mevsim, bir başka saat, daha fazla zaman ayırmak
kaydıyla, tekrar gelmek üzere kendinize söz verip ayrılıyorsunuz.
|