GEZİYORUM
Yeryüzü
Çenneti Dilek Yarımadası
Milli Parkta
Tatil, Priene'de Tarih, Karine'de Balık...
Dilek Yarımadası Milli Parkı ülkemizin en önemli değerlerinden
biri.
Milli Parkın yemyeşil yamaçları, hayranlık uyandıran dağları,
gizemli kanyonları ve tertemiz koyları var. Doğal ortam,
bitki zenginliği fotoğraf tutkunları için sonsuz imkan
sunuyor.
Aydın il sınırları içinde kalan Dilek Yarımadası Milli
Parkı Kuş Cenneti olmasının yanısıra, soyu tükenmiş kabul
edilen Anadolu parsı ya da leoparının bir zamanlar yaşadığı
yer olarak biliniyor.
Öte
yandan yaşam mücadelesi veren Akdeniz fokları ve deniz
kaplumbağaları da yarımadanın ziyaretçilerinden sayılıyor.
Kuşadası Söke ilçe sınırları içerisinde yer alan Milli
Park 11.000 hektarlık bir alanı kapsıyor, bunun 5 hektarlık
bölümü ziyarete açık günü birlik kullanım alanı olarak
değerlendiriliyor.
Tertemiz denize sahip koyları, zengin bitki örtüsü içinde
sakin ve huzurlu bir tatil arayanların, Kuşadası'ndan
kalkan günübirlik teknelerin, fotoğraf meraklılarının
tercih ettiği doğa cenneti, kafeli plajları, seyir teraslarıyla
ziyaretçileri ağırlıyor.
Dilek
Yarımadası Büyük Menderes Deltası
İsmi üzerinde Milli Park. 07:00-20:00 arası açık. Giriş
ücretli.
Piknik ateşi yakmak yasak, tüple gelirseniz el konur.
Şimdi Milli Parkın anıt ağaçlar arasından temiz denizi
eşsiz güzellikteki koylarına uzanıyoruz.
İçmeler koyu 1. km'de çocuklar için ideal sığ bir koy.
Aydınlık Koyu 5. km'de, Dilek Milli Park Kanyonu ise 6.
km.'de yer alıyor.
Dikkaya Vadisi suları, dereleri trekking amaçlı
kullanılıyor.
3 km yürüyerek yamaca tırmanıyorsunuz. Vadi ibreli, yapraklı
ağaç türleri, aromatik bitkiler, çilek, defne, kocayemiş,
keçiboynuzu cinsi ağaçlarla kaplı.
Milli Parktaki gezimize devam edersek, Kavaklı Burnu 7.
km'de, Karasu Koyu ise 11. km 'de bulunuyor.
Kasım Ayında bile deniz mevsimi yaşanan Milli Park'ta
yıl boyu ziyaret imkanı bulunuyor.
Araçlarıyla beğendikleri koya park ederek, gün boyu denizin
ve pikniğin tadını çıkaranlar, parkın girişinde bulunan
"Zeus Mağarası"nda gezmeyi unutmuyorlar.
İlginç ve doğal bir mekan olan Zeus Mağarası, sık çalı
ve ağaçlarla çevrili toprak bir yolla ulaşırken, mağaranın
giriş derinliği 10 metreyi buluyor.
Mağara içindeki minik göl ise yöre çocuklarının havuz
niyetine kullandığı minik bir gölü andırıyor.
Geçtiğimiz yıllarda, bir yangın geçirip, yeni yollar açılmasına
neden olan Dilek Yarımadası Milli Parkının şimdi de arka
yüzünde yer alan hem kuş cenneti hem balık cenneti olan
Karine'ye gidiyoruz.
Karine
İlginç
bir coğrafyaya sahip Karine'de deniz dibinden kaynayan
yer altı kaynak sularının denize karışmasıyla Ege'nin
kraliçesi yani çipuraların yumurta bırakmaya geldiği bölge
olarak tanınıyor. Balıkçıların sazlıklarda yapılan ve
Hawai'yi andıran kulübeleri sıçrayan çam kozalakları ile
yanmış olmasına rağmen palmiyeler sade görünüşlü tembel
kayıklarıyla tablo görünümünü koruyor.
Karine'ye Pirene yoluyla Söke'den gelirken Prienne yolu
ile Doğanbey ile ulaşılıyor.
Karine'de yaklaşık 400 metre denize açılıyorsunuz. Deniz
hala sığ ve mavinin bütün tonlarını görebiliyor, parlak
kumlar üzerinde yorgunluk atabiliyorsunuz. Zakkumlarla
çevrili bölgede, sahilden kiralayacakları bir tekneyle
Karakol Burnu'nu dönenler Üç Gözlü Güvercin Mağarası'yla
karşılaşıyorlar.
Mağaranın
bir özelliği de her iki yanındaki gözlerinin koylara açılması
ve buradan sahile vuran dalgaların çıkardığı akustik nedeniyle
içerde oluşan uğultunun bir canavarın nefes alışını andırıyor
olması.
Yine aynı yörede vahşi at sürüleri, yaban domuzları ve
karacalara rastlanma imkanı bulunması.
Karayip ve Hawai adalarını anımsatacak güzellikteki bu
bölgedeki mağara içine tekneyle girebiliyor ve rahatlıkla
manevra yapabiliyorsunuz.
İçinde "tahtalı" denilen güvercinlerin yaşadığı tavanı
oldukça yüksek mağaranın kayığınızı çekebilecek bir de
kumsalı var.
Ege'ye boğazlarla bağlı sıcak ve soğuk su yataklarının
bulunduğu Karine'de deniz ve Karine Gölü arasında balık
yumurtasının bulunacağı ısıya ve bol miktarda planktona
sahip olan
zengin bir balık yatağı oluşmuş.
Kefal, levrek, lüfer ve lida tuz oranı düşük sığ sularda
yumurta bırakmaya gelince bölge tamamıyla balık cenneti
dönmüş.
Burada yumurtadan çıkan yavru balıklar besleniyor, büyüyor
dolaysıyla doğal ortamda kendi istediği gibi dolaşıp beslenen
balıklara organik balık deniyor, bilhassa levrek, kefal
ve çipuranın lezzet farkının diğer yerlere benzemediği
belirgin biçimde fark ediliyor.
Önceki
yıllarda yapılan yavru balık toplama işi de yasaklanınca,
Karine Gölü balıklar için elverişli alana kavuşmuş.
Doğal ortama uygun olarak yapılmış balıkçıların bir kooparatifinde
her sabah toplanan balıklar için her sabah 08.00 mezat
yapılıyor.
Balık
ihtiyacı olanlar buradan istedikleri balığı ilk elden
taze taze satın alabiliyor.
Abdül'ün Yeri Karine Balık Restoran
Karine'de 25 yılı aşkın sürede hizmet veren Abdül'ün yeri
Karine Balık Restoranın açık bahçe ve kapalı kısımlarında
ızgara balık lezzetine varanlar, Karine Göl ve deniz manzarasına
karşı yoğun kent yaşamından uzak ızgara balık yemek veya
kahvaltılarını yapmak için Aydın, İzmir, Söke, Kuşadası,
Didim gibi yerlerden Karine'ye geliyorlar.
Karine Kuş Cenneti
Dilek Yarımadası Milli Park sınırları içinde bulunan bölgede
Karine Gölü plankton bakımından zengin ve tatlı dip sularıyla
beslenerek tuz oranı ve ısısı ile balık üremesine uygun
ortama sahip olması, gölün balık cennetine olmasını sağlamış.
Dolaysıyla gerek sazlık alanlar gerekse ıssız adacıklar,
balıkçıl kuşlar içinde yuvalanma beslenme merkezleri olmuş.
Başta tepeli pelikanlar, beyaz, gri balıkçıl kuşları olmak
üzere çeşitli ötücü kuşlarında katılımıyla kuş cenneti
olan bölgede milli parklar müdürlüğü çevreyi ziyaret edenlerin
izlemesi için kuş gözlem kulesi, ve yaşayan canlı türleri
hakkında bilgilendici panolar yerleştirmiş.
Karine yakınlarında görülmesi gereken bir yer daha var.
Eski bir Rum köyü olan Doğanbey. Köydeki kiremit çatılı
eski taş evlerin bir çoğu, edebiyat ve sanat dünyasının
ünlü isimleri tarafından restore edilerek yeniden hayata
döndürülmüş.
Doğanbey
Eski bir Rum Köyü olan Doğanbey, Karine'ye en yakın yerleşim
yeri Günümüze
dek uzun süre kendi kaline bırakılmış, terkedilmiş
köyde, sakinlik ve huzur arayanların ilgisiyle son yıllarda
yeniden bir kıpırdanma başlamış.
Taş evler orjinaline sadık kalınarak restore
edilmiş, bazıları kısa dönemler
için gelen misafirlerin hizmetine sunulmuş.
Köy Meydanında 1898 tarihi taşıyan ve kullanılmayan bir
kilise ile harap halde cami, yaşlı anıt bir çınar ağacı
yer alıyor.
Doğanbey sokakları araç trafiğine elverişli olmasa da
rüzgar sesiyle yürüyerek köyü gezmek isteyenlere farklı
bir atmosfer sunuyor.
Karine'ye gelenlerin bilhassa hazım yürüyüşü, foto safari
için dolaştıkları yerde mola verecek bir de çardak yer
alıyor.
Çevrede
gezilecek antik kentler
Priene, Milet ve Didim buram buram tarih kokan, ziyaretçilerini
çok eskilere götürecek izler taşıyor.
Priene
Karine'ye en yakın antik kent olan Priene, zamanın en güzel
sahil kentlerinden biriymiş. M.Ö bin yıllarında 12 İon şehri
ile beraber liman kenti olarak Büyük Menderes nehri yakınına
kurulmuş, daha sonra nehrin taşması ve getirdiği alüvyonlar
nedeniyle kent yedi km içeriye Samsun Dağı eteklerine taşınmış
ve Priene Menderes Ovasına doğru dört set olarak kademeli
biçimde inşa edilmiş.
Kent girişinde sur duvarları, kentin iki kapısı, tiyatro,
su kanalları, Athena Tapınağı sütunları, Agora şehir merkezi,
Serapis Mabedi duvarları, hamamlar, Priene ev kalıntıları,
Agora, halk meclisi binası, stadyum antik kent alanı gezisinde
görülebilenlerden bazıları.
Milet
Milet ise, iyi durumdaki tiyatrosu, hipodromu ve sular altındaki
hamamları ile Ege'de görmeye değer antik kentlerin başında
yer alıyor.
Didim
Üçgenin diğer ucunda yer alan Didim ise Anadolu'nun en eski
falcılık merkezi olarak ün yaparken Apollon Tapınağı ver
Medusaları en ünlü kalıntılar arasında bulunuyor.
|